1. Anasayfa
  2. Röportajlar

Biz Olmadan Bizim İçin Asla – Ayşe SARI

Engelli.com olarak düzenlediğimiz söyleşi köşemizin üçüncü konuğu SAHİMSEN Engelliler Komisyonu Başkanı Ayşe SARI. Melis YAVUZ soruları ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızın teması ise “Biz olmadan, bizim için asla!”


0
Whatsapp Kanalı - Masaüstü

Engelli kişilerin temel sorunları

SAHİMSEN Engelliler Komisyonu Başkanı Ayşe SARI engelli.com’a engelli sorunları hakkında samimi ve önemli mesajları bizler ile paylaştı. 

Bize kendinizi tanıtır mısınız ? 

Sosyal hizmet uzmanı ve hemşireyim. Arkadaşlarımla birlikte kurduğumuz Sağlık Hizmetleri Sendikasının (SAHİMSEN) Engelliler Komisyon Başkanıyım. Engellilik alanında bir sendikanın aktif olması bazı çevrelerce yadırgansa da, biz varız ve hak temelli mücadelede engelli örgütlerine örnek ve öncü olan çalışmalar yürütüyoruz.

Temsil ettiğim engelli örgütleri arasında Gören Kalpler Eğitim Derneği (YK üyesi), Mobbing ile Mücadele Derneği (Engellilik Genel Koordinatörlüğü), Sivil Memurlar Sendikası (Engellilik Mevzuat Danışmanlığı), Türkiye Engelsiz Yaşam ve Sosyal Hizmet Vakfı (YK Üyesi) var. Ancak şunu net ifade edebilirim, kızımı yaşatmak ve onun bağımsız yaşamasını sağlamak adına 30 yıldır bir mücadelenin içindeyim. Bu nedenle ben, her şeyden önce anneyim.

Ayşe SARI
Ayşe SARI

Engelli kişilerin temel sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz ? 

Engelli kişilerin temel sorunları, engellilerin her alanda ayrımcılığa uğraması. Bu cümleyi en başa yazarsanız, altına tüm insan haklarına erişimde yaşanan sorunları da yazarsınız. Eğitimden sağlığa, istihdamdan seçme ve seçilme hakkına erişimde, her alanda yaşanan sorunların temel nedeni ayrımcılık içeren politikalardır. Çünkü ayrımcılığın nedenlerini sorguladığınızda, karşımıza yasa koyucuların politikalarında ayrımcılık yasağı içeren uygulamaları görürüz. Ve bu uygulamaların toplumdaki yansıması, yaygın önyargılardır.

Bunun yanında çoğu engelli ve ailesinin, kendilerinin eşit bireyler olarak tüm insan haklarına sahip olduklarına dair bilince sahip olmadıkları da, ayrımcılığı ortaya çıkaran önemli bir sorundur. Örneğin engelli bir çocuğun eğitim hakkı hiçbir gerekçe ile engellenemeyeceği halde, bir okul müdürünün bir anneye “sen çocuğunu fazla yorma, haftada iki gün, ikişer saat getirsen yeter” dediğinde, anne bu cümleleri iyi niyetli olarak görebilir.

Bu cümlelerin ardında, ayrımcı bir zihniyetin olduğunun farkında olmayabilir. Fark etmediğimiz ve son bulması için mücadele etmediğimiz ayrımcılık, zincirleme olarak devam eder. Bu çocuk büyüdüğünde, sırf engelli olduğu için işe alınmadığında, ayrımcılığın bilincinde değil ise, ayrımcılığı kabullenmiş olacaktır. Bu nedenle öncelikle engelli ve ailelerinin, kendilerinin bir hakkın sahibi yani “öznesi” olduğu bilincinde olmaları gerekir.

Son yıllarda engellilere yönelik çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Ne yazık ki engellilik alanında, olmasını beklediğimiz hak temelli çıkışları, eylemleri ya da hak arayışını göremiyoruz. Engelli örgütlerinin, bir araya gelerek yani “ben” değil “biz” diyerek, bir mücadeleyi ortaklaşa verdiğini görmek için çok çaba sarf etmemiz gerekiyor. Engelliler adına söz sahibi olan örgütler, sahada yaşanan sorunların çeşitliğini göremiyor.

Her şeyin değiştiği bir dünyada, sorunlar da çözüm önerileri de değişiyor. Özellikle pandemi süreci, engellilik alanında birçok boşluğu gözler önüne serdi. Salgın, deprem, sel gibi doğal afetlerde engelliliği ele alınış biçiminde ciddi eksiklikler var ve bu süreçte ciddi hak ihlalleri yaşanıyor. Bu nedenle engellilik hareketinde standart bilginin değiştiğini söyleyebilirim.

Pandemi Sürecinde Engelli Kişilerin Sorunları Nelerdir ?

Örneğin biz SAHİMSEN Engelliler Komisyonu olarak, pandemi sürecini çok yakından takip ediyoruz ve harekete geçilecek noktalarda engelli örgütlerine çağrı yapıyoruz. EKPSS için ek başvuru sağlanması ve TCDD’nin seyahat hakkını kısıtlamasına karşı verilen mücadelede, engelli örgütlerine çağrı yapan bir anlamda harekete geçiren biz olduk. Bundan sonra da, harekete geçiren bir örgüt olarak bu görevimizi devam ettireceğiz.

Engellilerimiz tam anlamıyla yasal haklarını biliyor mu ?

Herkesin her şey hakkında bir fikir sahibi olduğu, internette kaynağı, zamanı belli olmadan bilgilerin yaygınlaştığı ve doğru ile yanlışın birbirine karıştığı bir dönemdeyiz. Engelli ve ailelerinin çoğu haklarını bilmiyor, çünkü okumuyorlar. Her birimizin Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesini ve Engelliler Hakkında Kanunu okuması gerektiğini düşünüyorum.

Yasal hak dediğimiz zaman anlaşılması gereken; bizler için muafiyetlerin ya da ilave hakların verilmesi değil, toplumda eşitliğin sağlanmasından da öte, adaletin sağlanması için yapılan düzenlemeler anlaşılmalı. Biz SAHİMSEN Engelliler Komisyonu olarak, engelli ve ailelerine ve kurumlara engelli hakları konusunda danışmanlık da yapıyoruz. Bu danışmanlığın en önemli noktası, haklarına erişemeyenlerin neden sorun yaşadığının tespiti, buna yönelik çözüm önerisi ve soruna çözüm için şikayet başvurusunu nereye, nasıl yapacağı hakkında bilgi vermektir.

Dolayısıyla bizim sorunları izleme, çözüm amaçlı koordinasyonu sağlama ve bir anlamda öz savunuculuk yapabilmeleri için yol gösterme gibi görevlerimiz de var. Hak ihlalleri konusunda danışmanlık almak isteyenler, rahatlıkla bize ulaşabilirler.

Engelli kişilerin yaşamın her anında, rahatça yaşama dâhil olduğunu düşünüyor musunuz ?

Ben, deneyimlemediğim bir şey hakkında fikir yürütmek yerine tam da birebir yaşadığım somut olaylardan yola çıkarak bu sorunuzu yanıtlamak isterim. Kızım akülü tekerlekli sandalye kullanıyor. Bu nedenle fiziki erişilebilirlik bizim için çok önemli. 30 yıldır, kızımın bağımsız bir biçimde hayata katılımı için taşındığımız her evde, gittiğimiz okullarda ve iş yerinde erişilebilirliği sağlamaya çalışıyorum.

Bu çok yorucu ve maliyetli. Bir yerden bir yere gitmek, engellerle dolu. Kızım, “ her yer erişilebilir olsa, ben engelli değilim” der. Bakıyorsunuz, Engelliler Hakkında Kanunun erişilebilirlik ile ilgili hükümlerine rağmen yerel yönetimler, kurumlar, işletmeler gerekli önlemleri almaktan uzak duruyorlar ve önlem almadıklarında bir cezasızlık var. Cezasızlık, önlem almada sorumluluğu olanları cesaretlendiriyor.

Son olarak dolmuşların ve şehirlerarası toplu taşıma araçlarının erişilebilirliği için 1 yıl daha süre verildiğini gördük. Bizlerin bağımsız bir biçimde topluma katılımı için her şeyden önce; bilgiye, teknolojiye ve fiziki çevreye erişimimiz sağlanmalı. Ve tabi ki yardımcı cihazlara, ortez, protez, işitme cihazı, tekerlekli sandalye gibi; bunlara makul fiyatlarla erişimimiz sağlanmalı. SGK’nın bu tür malzemelere ödediği fiyat, devede kulak gibi.

Birçok engelli, cepten çok fazla ücret ödeyerek bu malzemelere ve araçlara ulaşabilir. Engelliliğin yoksulluğu, yoksulluğun da engelliliği tetiklediği bir gerçektir. SGK’nın fark ödemelerinde zorlanan aileler, daha az ücret ödeyerek daha kalitesiz cihazlar almak zorunda kalıyor ve bu durum engelliliğin artmasına neden oluyor. Ve işsizlik…İstihdam edilemeyen bir engellinin hayata tutunması, kendi ayakları üzerinde durması ne kadar mümkün olabilir ki? Her bir sorun, birbirine bağlantılı ve çözümler de birbirine bağlantılı.

Eğitim hakkının ardından bir iş, bir meslek edinen birey, hayatını kendi adına düzenleyebilir ve sorunlarla baş edebilme gücü kazanabilir. Sosyal Devlet ilkesinin iyi işlemesi gerekiyor. Bu sağlanırsa ancak, engellilerin yaşama dahil olması mümkün olabilir.

Görev aldığınız kuruluşlarda yaptığınız çalışmalardan biraz bahseder misiniz ?

Birçok kuruluşta görevim var, bir devlet memuru olarak da Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Engelli Danışma ve Koordinasyon Biriminin kurucusu olarak, birimin sorumluluğunu yürütüyorum. Tüm görevlerim birbiri ile bağlantılı. Danışmanlık yaptığım için sahada ne olup bittiğini çok iyi izleyebiliyorum. Her bir soruna karşılık, bir çözüm önerisi sunduğum, hazırlamış olduğum dosyalar var.

TBMM’de kurulmuş olan araştırma komisyonlarına, her partiden milletvekillerine, ilgili bakanlıklara, kurum ve kuruluşlara ve bilgi isteyen STK’lara bu dosyaları iletiyorum. Engelli haklarını izleme, değerlendirme ve denetleme görevim var. Yaptığım her görüşmeyi kayıt altına alıyorum. Bunlar, bana raporlama sırasında yol gösterici oluyor.

Sorunların adını koymak, sorunun kaynağını ve çözün önerisini ortaya koymak gerekiyor. 2018’de BM Engelli Hakları Komitesine Engelliler Konfederasyonu öncülüğünde yapılan “Türkiye STK Gölge Raporu”nu yazan ekip içindeydim, çok başarılı bir raporlama yaptık ve ekip ile birlikte Mart 2019’da Cenevre’de yapılan Engelli Hakları Komitesi Türkiye toplantısına katıldım. Bu toplantının sonrasında Komite’nin Türkiye’ye gönderdiği 9 Nisan 2019 tarihli Nihai Gözlem Raporunu, herkesin okumasını öneririm.

Hak savunuculuğunun yanında engelli haklarına, savunuculuğa ve farkındalığa ilişkin eğitimler veriyorum. Ve çeşitli sitelerde yazı yazıyorum. Engelli haklarına yönelik rehberler yayınlıyoruz. Bu zaman dek 2 basım yaptığımız Engelli Hakları ve Genel Mevzuat kitabını yazdım. Son 1 yıldır da ulusal ve uluslararası hukukta engellilik ile ilgili araştırma yapıyorum. Tüm mevzuatı, engellilik yönünden taradım ve taramaya da devam ediyorum. Bu araştırmanın sonucunda yayına hazırladığım birkaç kitap hazırlığım var.

Günümüzde engellilerin ve engelli olmayanların engelliliğe bakış açılarını nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Toplumda engelliliğe bakışımız önyargılarla dolu. Bu önyargılar sadece engeli olmayanlarda değil. Çoğu engelli ve engelli ailesinde de bu önyargıları görüyoruz. Hala engelliliğin bir ceza olduğuna ya da bir hastalık olduğuna inananlar var. Herkesin aklında kendince tarif ettiği bir “normal” bir insan var ve bu normal insan her yönden sağlam.

Bu zihniyet kendi gibi görmüyor, duymuyor, konuşmuyor ya da yürümüyorsa, onları hasta ilan ediyor. İşte o andan itibaren ötekileştirme başlıyor. Ayrımcılık dediğimiz şey, farklılıkların bu toplumun bir parçası olduğunu reddedenlerin beslediği bir sorun.

Engelliler de bu durumdan nasibini alıyor. Okumalarına, çalışmalarına, seyahat etmelerine hakları yokmuş gibi düşünülüyor. Bir şeyi başarmış olanlara da insanüstü bir başarı elde etmiş gibi yüceltme davranışı var. Bu bakış açılarını değiştirmek gerekiyor. Burada asıl sorumluluk, biz engelli ve ailelerine düşüyor.

Son olarak engelli.com aracılığı ile engelli kişilere bir mesajınız var mı ?

Hem engellilere hem de ailelerine mesajım olacak. Öncelikle BM Engelli Hakları Sözleşmesini okumamız gerekiyor. Ayrımcılık nedir, hangi durumda ya da olayda ayrımcılığa uğramış oluruz, bunun ayrımına varmış olmamız gerekir. Her birimiz kendi haklarını bilerek, kendi öz savunuculuklarını yapma noktasında donanımlı olmalıyız.

Toplumun eşit haklara sahip bireyleri olduğumuzu bilerek, yaşadığımız sorunlar karşısında susmak yerine sorunu duyurmayı seçmeliyiz. Ve şikayet başvurusu yapmaktan geri durmamalıyız. “Başvursak ne olacak ki” diye bir önyargımız var. Bunu aşmalıyız. Dilekçe yolu ile şikayetten bahsediyorum. Bir hak ihlaline uğradıysak ya da bir şey talep ediyorsak, dilekçe ile başvuru yapmalıyız.

Ne kadar çok şikayet ya da talep başvurusu yapılırsa, politika yapıcıların o kadar çok dikkatini çekeriz. Bunun yanında engellilik alanında kurulmuş olan derneklere yönelik “dernekler ne işe yarar ki” demeden, bu derneklerin içine girmeliyiz. Özellikle ailelerin kurduğu ve çok başarılı işlere imza atan dernekler var. Bize yol gösterici oluyorlar. Sesimizi duyuruyorlar. Bu dernekleri bulup desteklemek gerekir. Daha çok sesimizi duyurmak için buna ihtiyacımız var.

Sosyal Farkındalık oluşturmak adına röportajımıza katıldığı için ve bize vermiş olduğu samimi cevaplar ve desteklerinden dolayı Engelliler Komisyonu Başkanı Ayşe SARI  teşekkür ederiz.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 2
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    g_zel
    Güzel
  • 0
    ba_ar_l_
    Başarılı
  • 0
    tepkisiz
    Tepkisiz
  • 0
    _lgisiz
    İlgisiz
  • 0
    _zg_n
    Üzgün

Engellilik alanında araştırmalar yapan, araştırmacı kimliği ile kişi ve kuruluşlara örnek olmaya çalışan, engelli hedef kitlesine engelliler ile ilgili yapılan çalışmaları ve gelişmeleri doğrudan en hızlı şekilde aktarmaya çalışan blog yazarı ve engelli bir kişidir. Engelli hakları, erişilebilirlik, SGK ve ilgili mevzuatlar konularında bağımsız danışmanım.

Yazarın Profili